14 Ağustos 2009 Cuma

İlçemiz Kocayayla'dan Manzaralar





















İLÇEMİZİN GURUR TABLOSU


İlçemiz 2009 ÖSYS’de yine başarılara imza attı.

Anadolu Lisesi bu yıl ilk mezunlarını verdi ve ÖSS'de %100 başarı elde etti. ÖSYM yerleştirme sonuçlarına göre 56 öğrenciden 39'u bir üst öğrenime girmeye hak kazandı. Puanı yüksek olup tercih yapmayan öğrenci sayısı da 10'un üzerinde.
Ayrıca Gölhisar Lisesinin yüksek yerleştirme oranı bizleri mutlu etmiştir. İlçemize bu sevinci yaşatan başta öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz, velilerimiz olmak üzere bu başarılarda emeği geçen herkese teşekkür ederiz.

Gölhisar Anadolu Lisesi
1 SADETTİN ERYURT SDÜ. TIP FAKÜLTESİ
2 AYŞE ERTÜRKMEN AFYON K.Ü TIP FAKÜLTESİ
3 TUĞBA TÜREL SİVAS C.Ü. DİŞ HEKİMLİĞİ FAK.

Gölhisar Lisesi
1 Fatma ERKAL İSTANBUL ÜNİ. HUKUK FAKÜLTESİ
2 Mübeccel ÖZCAN M.A.ERSOY ÜNİ. SINIF ÖĞRETMENLİĞİ
3 Emel CANŞİMŞEK PAMUKKALE ÜNİ. SINIF ÖĞRETMENLİĞİ

Gölhisar Metem
1 Sultan OYMAK Bilkent Üniversitesi / Bilg. Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri
2 Ahmet ARSLAN Bilkent Üniversitesi / İşletme Bilgi Yönetimi

Gölhisar İmam Hatip Lisesi
1 Mustafa BİLGİN Dokuz Eylül Üni. Din Kül.ve Ahlak Bilgisi Öğrt.
2 Ayşe Merve AKGÜL Rize Üni. Din Kül.ve Ahlak Bilgisi Öğrt.

Gölhisar Sağlık Meslek Lisesi
1 HATİCE NURDANE ÇAĞDAŞ GAZİ Ü. BÜRO YÖNETİMİ ÖĞRETMENLİĞİ
2 AYŞEGÜL KAPLAN AKDENİZ Ü./PARAMEDİK



12 Ağustos 2009 Çarşamba

Gölhisar'ın Coğrafi Yapısı


AKARSULAR.

Yöremizin en önemli akarsuyu Dalaman Çayı?dır. Tarihi antik dönemde İndos adı verilmiştir. Horzum, Bayır, Arslanlı çaylarının birleşiminden oluşmuştur. 200 km. uzunluğunda ve 3500 km2?lik su toplama havzasından dolayı bir çok dere ve kanallarla beslenmektedir. Gölhisar ovasında 2 ile 3 metre kadar yatak derinliğine sahiptir. Adeta ova ile bütünleşmiş içerisindeki söğüt ve kavak ağaçlarıyla mavi ve yeşili birleştirmiştir. Asıl kaynak kısmı Dirmil ve İbecik ? Yeşildere kısımlarıdır. Akdeniz?e döküldüğü alanlarda bir alüvyon meydana getirmiş ve burada Ege suları ile Akdeniz?in sularını ayıran sınır olmuştur. Gölhisar ovasının ve Acıpayam ovasının sulanmasını sağlayarak kuru topraklara hayat vermektedir.

GÖLLER.

En önemli gölalanı doğal göl olarak Gölhisar Gölü, baraj gölü olarak da Yapraklı Barajı ve bazı yıllarda suları çekilen Horzum yayla yerindeki Kocayayla gölüdür.
Gölhisar Gölü7 km2?lik bir yüz ölçümüne sahiptir. Göl tektonik bir çukurlukta daha sonra da Dalaman Çayı?nın getirdiği alüvyonların çukurun önünü biraz daha kapatarak ve bu alana suların dolmasıyla oluşmuştur. Beslenme alanı daha çok diptendir. Buda gösteriyor ki karstik sebepler de oluşmasına etkilidir. Yine güney tarafından çeşitli kanallar uzantılarıyla ve Yapraklı baraj sularıyla beslenir. Sığ bir göldür. En derin yeri güneydeki Karaburun dibidir. (6 metre) Gölün kuzeydoğu kısmındaki kanal ile fazla ular Dalaman çayına akmaktadır. Bu yüzden suları tatlı olduğu için sazan, tatlı su kefali, yayın gibi çok lezzetli balıklar yaşamaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 931 metredir.
Kocayayla GölüBöğrüdelik yayla yerinin batısında yer almaktadır. Güneydoğusunda Kocayaran tepesi yer alır. (1982) özellikle yağışların çok fazla olduğu yıllarda yaz mevsiminde sular çekilmez ve yüzmesi de çok güzel olmaktadır. Kurak geçen yıllarda özellikle yaz döneminde sular çekilebilmektedir. Dağlar arasında bulunan bu göl alanını ardıç kokuları arasında gezmek ve burada dinlenmek unutulmaz bir anı olarak kalacaktır.
Yapraklı Baraj Gölü9. Cumhurbaşkanımızın rahmetli Turgut ÖZAL?ın çabalarıyla gerçekleşmiş çok güzel bir eserdir. Gölhisar ? İbecik su yolu üzerinde Kısık mevkiinde bulunur. 1991 yılında yapımı tamamlanmıştır. Baraj bölgedeki yüksek dağlara yağan kar ve yağmur suları ile beslenmektedir. Baraj sulama amaçlı yapılmıştır. Başta Gölhisar ovası ve Acıpayam ovasını sular. Barajın su hacmi 110.000 m3?tür 130 km.?lik bir sulama kanalı, drenaj uzunluğu 98 km, açık kanal ise 58 km?dir.

DAĞLAR.

İlçemizin en yüksek kısmı Güneybatı uç kısmıdır. Elmalıyurt köyünün güney bölgesinde yer alan bu dağlık alan çok engebelidir. Genellikle 2000 ile 2300 metre yüksekliğine sahip bu alan aynı zamanda tipik bir Teke yöresi özelliği gösterir. Elmalıyurt?un güneybatısında; Boncuk tepesi (2197 metre) Eren Tepe (2265 metre) güney batıdaki Gün Tutan Dağı?nın bir kısmı yer alır ve 2225 metredir. İbecik tarafında yükseklikler azalır. Ardıç Tepe 1300 metre Köy Beleni Tepesi 1327 metredir. Gölhisar?ın batısındaki dağlık alanda suları, yeşillik alanları ve ardıçlarıyla ünlü Kozpınar yayla yeri vardır. Bu mevkideki Kelali Tepesi 1794 metre yüksekliktedir. Kozpınar?ında kuzeye doğru yükselti artar ve burada Armutlu yaylası bulunur. Buranın akan pırıl pırıl pınarları ve güzel havası günümüzde de insanların yaz aylarında burada çadır kurmalarını sağlamaktadır. Bu alandaki Kocasivri tepesi 1876 metre, Sakarya ise 1922 metre yüksekliktedir. Biraz daha kuzeye çıkılınca 1892 metre yüksekliğinde Kocayaran Tepesi de vardır. Kocayaran tepesinin kuzeyinde Kocayayla gölü yağışlı geçen yıllarda eşsiz güzellikler içerisinde görülmeye değerdir. Kocayaran?ın doğusunda Böğürdelik dinlenme alanı ve onun doğusundaki Roma Harabeleri harika görülmektedir. Kocayayla Gölü?nün kuzeyinde Horzum yayla yeri yer alır. Buradaki Karalça tepesi 1829 metre yüksekliğindedir. Karalça (karafilli) Tepesinin kuzyinde Yusufça Yaylası yer alır. Gölhisar ovasının doğusundaki dağların yükseltileri daha azdır. Kuzeydoğudaki Dede Tepesi 1104 metredir. Çerkez Tepe 1082 metredir. Gölhisar Gölü?nün doğusundaki Eren Tepe 1038 metredir. Gölhisar ovasının güney doğusundaki Kocaş dağı (2094 metre) efsanevi bir heyet içerisinde gururla yükselmektedir.

OVALAR.

İlçe sınırlarının en önemli ovası Gölhisar ovasıdır. (Rakımı 935 metre) Hatta tek düzlük alan olarak görülür. 4. jeolojik zamanda tektonik bir düzlük üzerinde kısmen aşınmalar ve Dalaman Çayı?nın bu düzlük alanda alüvyonlarını biriktirmesi ile çok verimli hale gelmiştir. Bu düzlük alan yılın her bir mevsiminde ayrı bir güzellik arz eder. Ovada taşlı ve çalılıklı alanlar daha az verimli, diğer alanla ise çok verimlidir. Son yıllardaki aşırı ve yanlış sulama nedeni ile ovadaki çoraklaşma tehlikesi herkesi endişelendirmektedir. Yörede Gölhisar ovasından başka ova alanı yoktur. Ancak dalgalı düzlük plato alanları vardır. Bu araziler: Yusufça, Çamköy, Yeşildere, Asmalı, Evciler ve İbecik taraflarında parçalı şekillerde görülmektedir.

ANIT AĞAÇLAR.

Gelin ArdıcıGölhisar Altınyayla karayoluna uzaklığı 5 km.dir. Gölhisar?ı geçtikten sonra Karapınar, Kargalı yol ayrımından sola sapılarak ulaşılır. Burdur?un en yaşlı ardıç ağacıdır. Muhteşem güzellikteki bu ağaç gölgesinin vurduğu yakınındaki armut ağacından beş kat daha uzundur.
Gelin KavağıGölhisar?ın Altınyayla (Dirmil) çıkışında olup, etrafında gelinlerin dolaştırılmasından dolayı bu ismi almıştır. Burdur?un Ağlasun?daki çınar ağacından sonra ikinci yaşlı ağacıdır.
Evciler Ulu Sedir Ağacıİlçemiz Evciler köyü girişinde olup 300 yaşın üzerindedir.
İbecik Çınarıİbecik Kasabası Meydanında caminin yanında bulunan bu ağacın yaşının 250?den fazla olduğu bilinmektedir.
Konak Taş Cami KavağıKonak Taş Cami yanındaki küçük parkta bulunur. 1992 yılında Antalya Orman İşletmesi?nden bir ekibin yaptığı çalışmalara göre yaşı 600 olarak saptanmıştır.
Çilenger ÇamıÇilenger Çamı; Böğürdelik?ten Koca Yayla?ya doğru giderken Çatal pınarların hemen üzerindedir. Çilenger Çamı diye anılmasının nedeni; bundan 150 yıl kadar önce Çilengerlik yapan biri bu çamın dibinde ölü bulunmuş. Öldüğü için ?Çilenger Çamı? ismini almıştır.

Arıcılık


Arıcılık.

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Arıcılık Raporu 2005Ülkemiz, geniş flora sahaları, çiçeklenme için uygun mevsimleri, topografik yapısı, bal verimi yüksek kır çiçekleri, endüstri bitkileri, akasya, kestane, ıhlamur, kızılçam ormanları gibi doğal kaynaklar yönünden arıcılık için son derece şanslı bir ülkedir. • Arıcılığımız, mevcut durumu itibari ile önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen potansiyel tam olarak kullanılıyor sayılmaz.• Bal üretimimiz 70.000 ton, kovan başına ortalama bal üretimimiz de 16-17 kg. seviyesindedir. Dünya bal üretiminde %5,7 paya sahip olan ülkemiz bal ve balmumu dışındaki; arı sütü, polen, propolis, arı zehiri gibi ilaç ve kozmotik sanayiinde kullanılan ürünlerin üretiminde yeterli değildir. Dünyada arılı kovan sayısı itibariyle 2. sırada, bal üretimimiz itibariyle de 4. sırada yer alan ülkemiz bal verimliliği açısından yeterli değildir. Son yıllarda arı sağlığını korumak amacıyla kullanılan ilaçların balda kalıntı bırakmaları ve bala ticari glikoz katılması, bal ihraç şansımızı azaltmaktadır. • Tarım ve Köyişleri Bakanlığının çalışmaları ile 1994 yılında kurulan Arıcılık Danışma Kurulu ve 2003 yılında kurulan Arıcı Birlikleri sorunlara çözüm bulmak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.Arı BiyolojiÜlkemizde damızlık sorunu yaşanmaktadır. Ana arı üretimimiz yeterli değildir. Bu gün ülkemizin ihtiyacı olan ana arının ancak %20'si üretilmektedir. Yerli arı ırklarının ıslah çalışması yapılmalıdır. (Karadeniz, Muğla, Kafkas) Ana arı üretiminde damızlık özelliği olan ana arıların desteklenmesine devam edilmelidir. Damızlık ve ticari Maksatla Ana Arı Yetiştiriciliğinde Kalite Kontrolü yapılması, Bölgelerimize uygun damızlık üretiminin yapılması, kaçak olarak ana arı getirilmesi engellenmesi önemli konulardır. Gen merkezleri korunmalı Biyolojik olarak yapılan genetik kirlilik önlenecek yasal düzenlemeler yapılmalı. Türkiye Arı Islah Projesinin hazırlanması. Islah çalışmalarında suni tohumlama yöntemi kullanılmalıdır .Damızlık ana arı yetiştirmede,kapasite,damızlık sayısı,kaynağına uygun üretiminde talimatlara uygun olarak denetim yapılmalı .Bal arısı bakım ve beslemesini arı biyolojisine uygun yapmak Ülkenin ihtiyacı 750 000 adet ana arıdır.Devamı...Petek ÜretimiBal Mumu Nedir?Bal mumu genç işçi arıların karın halkalarındaki mum salgı bezleri tarafından salgılanan bir arı ürünüdür. Bal mumunun salgılandığı anda rengi beyazdır, kovan içinde doğal süreçlerde giderek sarı-kahverengi tonlarına döner.Bal Mumu ve Temel PetekBal mumu çok değerlidir. Arılar 1 kg bal mumu yapmak için 10 ile 25 kg arasında bal tüketirler. Saf bal mumu çeşitli üretim dallarında, örneğin kozmetik ve ilaç sanayiinde, boya ve vernik üretiminde kullanılmaktadır. En yoğun kullanıldığı alan ise petek yapımıdır.Temel Petek Nedir?Temel Petek, saf bal mumundan özel makinelerle üretilen, yüzeyinde işçi arı gözü basılı altıgenler bulunan standart levhadır.Temel Petek Üretim YöntemleriTemel Petek üretiminde “sıcak döküm” ve “pres rulo” sistemi olmak üzere iki farklı yöntem uygulanmaktadır. Her iki sistemde de silindirden çıkan bal mumu levhalar otomatik ayarlı bıçaklarla istenen boyutlarda kesilir ve temel petek olarak çerçevelere takılır.Temel Petek Neden Önemlidir?• Ana arının döllü yumurta bırakmasını sağlar. • Arıların gelişigüzel petek örerek kovan içi düzeni bozmalarını önler. • Arıların mum örmekle geçirecekleri zamanı bal taşımaya ayırmalarını sağlar. Temel Petek ÜretimiTemel Petek üretiminde kullanılacak bal mumu % 100 saf ve doğal olmalıdır. Temel Petek haline getirilmeden önce Amerikan ve Avrupa yavru çürüklüğü ve Kireç hastalığı gibi hastalık etkenlerine karşı 120 °C'de sterilize edilmelidir.Temel Petek Üretiminde SorunlarTemel Petek üretim tesislerine gelen mumların kirlilik derecesi farklıdır; temiz ve hastalıklı mumlar işleme beraber girerler. Sterilizasyon gereğince yapılmazsa, hastalıklar petekle birlikte yayılacaktır. Sterilizasyon için yeterli teknoloji ise bütün Temel Petek üreticilerinde yoktur. Ayrıca, yasak olmasına rağmen, yasadışı, haksız kazanç sağlamak amacıyla petek üretimi sırasında bal mumuna parafin, serezin, reçine, iç yağı gibi yabancı maddeler karıştırılabilmektedir. Temel Petek üretim tesisleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'ndan üretim izni almalıdır.Temel Petek Saklanmasındaki SorunlarSonbaharda balı süzüldükten sonra uygun biçimde depolanmayan kabartılmış boş peteklere Mum Güvesi zarar vermektedir. Bu durumda, yasak ve tehlikeli olmasına rağmen, bazı arıcılar naftalin kullanmaktadır. Bal mumu naftalini bünyesine alır ve uzun yıllar muhafaza eder. Bu durumda petekler yeniden koloniye verilirken içerdikleri naftalin bala geçer.Eritilen eski peteklerdeki naftalin kalıntıları da yeni muma geçer.Bal Mumu ve Temel Petek Nasıl Saklanmalıdır?• 12 °C'nin altındaki depo sıcaklığında saklanmalıdır. • Kükürt uygulaması yapılarak saklanabilir. • Aktif arı kolonilerinin ikinci katında kabartılmış petek olarak saklanabilir. • Şartları uygun olan arıcılar peteklerini soğuk hava depolarında muhafaza edebilir.Naftalin Her Yönden Zararlıdır.
Ülkemizde 22 Ekim 2000 tarihinde yürürlüğe giren bal mumu ve bal ile ilgili Gıda Kodeksi'ne göre, hem bal üreticileri, hem petek üreticileri bal mumlarında ve ballarında 0 (sıfır) naftalin bakiyesi kuralına uymalıdır.Öneriler1.Bal mumu ve temel petek üretim standartlarına uygunluk sağlanmalıdır.2.Arıcılar bal mumu güvesi mücadele yöntemleri konusunda eğitilmektedir. Eğitim çalışmalarına devam edilmelidir.3.Temel petek üretimi ve pazarlaması yapan firmalar kamu kuruluşlarınca çok yoğun bir şekilde ve mevzuata uygun olarak, özellikle aktif arıcılık sezonunda denetlenmelidir.4.İzinsiz üretime engel olunmalıdır.5.İthal mumların kontrolü yapılmalıdır.6.İlgili kamu kurumları, arıcı birlikleri ve petek üreticileri iş birliği içinde olmalıdır.7.Naftalin, arıcılar ve temel petek üreten firmalar tarafından bal mumu güvesi mücadelesinde kesinlikle kullanılmamalıdır.8.Bal mumu güvesi mücadelesinde yasak olan naftalin yerine alternatif fümigant ilaçların bulunması ve arıcılarımıza tavsiye edilmesi için üniversite ve araştırma kurumlarında çalışmalara derhal başlanmalıdır.9.Eski peteklerden bal mumunu pres yöntemiyle ayrıştıran işletmelerin de kayıt altına alınması sağlanmalıdır.

11 Ağustos 2009 Salı

Gölhisar


GÖLHİSAR’IN TARİHÇESİ
Gölhisar’ın Türkiye coğrafyasında tanınan en karakteristik özelliği, Batı Torosların eteklerinde ve Dalaman çayının su toplama havzasında bulunması ayrıca da Akdeniz bölgesini Ege bölgesinden ayıran Dalaman çayının bu havzadan geçmesidir.
Gölhisar Çukuru olarak bilinen havzanın etrafını Rahat dağları, Kocaş, Kocayoran, Sakartaş dağları, Maşta ve Çakmak dağları, Eşelerin uzantısı Ermenek dağları kuşatır. Rakımı ise ortalama 945 metredir.
Eldeki bilgilere göre Gölhisar’ın belediye sınırlarının yüzölçümü 68km2 ve nüfusu 8314 (Bugün 15.000.000 civarında) kişidir. İlçe sınırlarının yüzölçümü ise 1011 km2 ve nüfusu 52560 kişidir.
Ayrıca yerleşme stili olarak Gölhisar, enteresan bir yapıya sahiptir. Ova ile dağ birbirine o kadar içiçe girmiştir ki; Gölhisar çukurunda oturanlar ile dağ içi köylerinde yaşayanlar alışveriş ettikleri haftalık pazarlarını bile aynı günde birlikte yaparlar. İşte bu günkü Gölhisar’ın kabaca görüntüsü bunlardan ibarettir.
Şimdi buna göre şu soruları sorabiliriz?
Acaba , Gölhisar’da 2000 yıllık bir tarihi yaşatabilecek bu muazzam özellik nedir?
Bir sürü değişik medeniyetlere beşiklik eden bu özellik Gölhisarımızda hala mevcut mudur?
Bu medeniyetler, arkalarından bizlere neler bırakmışlardır?
İşte bu soruları cevaplayabilmek için Fransız bilim adamları bizden önce kolları sıvamışlar. Bundan 100 sene evvel, 1880 yıllarında, Fransız Bassey Nimmey Başkanlığında bir ekip, üzerinde yaşadığımız bu toprakları didik didik ederek, bizim harabelik dediğimiz yapılardaki her türlü yazı ve resimlerin fotoğraflarını çekerek, ülkelerine götürüp okumuşlar ve bize ait yerlerin geçmişine ait ciltler dolusu eserler oluşturmuşlardır. Bu eserleri biz niye yazamadık diye bir ses geliyor insanın içinden. Ger halde diyoruz, yazıları Latince olduğundan okuyamadık ve yazamadık. Ama orta asyadaki Orhun Kitabelerini de Avrupalının okuduğunu hatırlayınca anlıyoruz kısalığımızı.
Araştırma sonucu hazırlanan bu kaynak eserlerden anlıyoruz ki, 2000 yıllık bir tarihe sahip olmasının, canlı bir siyasi geçmişi bulunmasının sebebi, Gölhisar’ın coğrafi bölgelerini merkezinde kurulmasındandır.
O halde bir yerin coğrafi konumunun önemi ne demektir?
Bu şu demektir: bugün Gölhisar, güneyde Akdeniz, batıda Menteşe, kuzeydoğuda Göller Yöresi, kuzeybatıda Ege bölgeleri arasında bir geçiş sahasıdır.
Yine Gölhisar, merkez olmak üzere, bir daire çizerseniz, bu daire üzerinde bu şehir merkezlerini görürüz: Burdur, Denizli, Isparta, Antalya, Muğla ve hatta Afyon.
Gölhisar’da bulunan bir insan bu şehirlerden; Burdur yolu ile içanadoluya, Denizli ile Ege’ye, Antalya ile Akdeniz’e açılabilir, bu şehirler birbirlerine yollarla bağlandığında, bu yolların kavşak noktasında bulunan Gölhisar’da da bir çok medeniyetin yaşayabileceği artık bize normal gelir. Tarihte ne zamanki bu yolların önemi azalmış o zaman Gölhisar’da da silik bir hayat yaşanmıştır.
İşte bu coğrafi olgu bir bölgenin bir şehrin kaderini tayin ederek onu canlandırır veya öldürür. Gölhisar gibi şehirler bu avantajı kullanarak tarihi derinliklerde değişik bir sürü medeniyetlere beşiklik etmiş ama bu medeniyetler sadece isim değiştirmişlerdir, başka değişik bir şey olmamıştır.
Mesela antik çağda Gölhisar’ın adı Kibyra(Kibira)’dır. Etrafındaki bölgelerin adları güneyinde Likia , batısında Karia , doğu kuzeyinde Pasidia.
Klasik çağda ise bu isimler :Batı Menteşe, kuzeyi Hamit ve Ladik , güneyi teke olarak değişmiştir.Gördüğünüz gibi doğu doğudur, batı batıdır, sadece doğu ve batının isimleri değişmiş gibidir.
Coğrafi şartların tarihi olaylara zemin hazırladığını anladıktan sonra , Gölhisar’da zaten var olan bu şartlar bölgede hangi medeniyetleri barındırmış bunu kısaca görelim...
Antik çağda Gölhisar’da rastladığımız ilk devlet ismi Arzava Krallığıdır.M.Ö.2000 yıllarında lise 1 tarih kitaplarında okuduğumuz Hititler zamanına rastlar.Kadeş savaşında görüyoruz Arzava’lıları.
Bundan sonra Kibiyra , yakınındaki 3 şehir devleti ile birlikte KABALİA adını alıyor ve Gölhisar kendine “YATAN ARSLAN” şeklini amblem olarak seçiyor. Hızlı atları ve keskin kılıçları ile tanınıyor.
Kabalia bölgesi bir müddet sonra Lidyalılara , ardından Büyük İskender himayesine ve Bergama krallığına bağlanıyor.
Bu arada Kabalia bölgesinin 4 şehri Kibyra , Bubon, Balbura , Oneoanda kendi aralarında birleşerek 4’lü şehir kuruyorlar (Tetrapolislik)’i kuruyorlar. Ve tek meclisle idare edilerek Anadolu da ilk defa çok şehirli Cumhuriyet rejimini yaşıyorlar. Kibiyra bu mecliste 2 oya sahiptir. Çünkü 2000 atlı 30.000 yaya askere sahiptir.
Kabalia da cumhuriyet rejimi yaşanırken Romalılar sınıra dayanıyor. Roma Meclisi Kabalia’yı kendine eyalet yapıyor. İşte bundan sonra Gölhisar; tarihinin altın devrini yaşıyor. İmparator Tiberius (15-37) bizzat Gölhisara gelerek Gölhisarı eyaletin merkezi yapıyor. Böğrüdelik suyunu kesik taşlardan yaptırdığı kanalizasyon ile şehre dağıtıyor. Şehirde Stadion , Agoro , Akropol , Nekrapol , yaptırıyor. Bugün ayakta duran eserler bu zamanda yapılanlardır. Ama Tiberius’un esas çalışması Kibira’nın etrafındaki bölgeleri ele geçirip , onları kontrol altında tutmak için oralara en kısa yerden varılacak yollar yaptıması , Yani Gölhisar’ı kavşak noktası yapmasıdır.
Açılan bu dört yoldan
1. yol Gölhisar’ı Akdeniz’e bağlıyor.
Kibyra-İsinda-Termesseus-Attelia veya Pamfilya (Korkuteli-Güllük-Antalya)
2. yol Gölhisar’ı İç Anadolu ya bağlıyor.
Kibiyra-Tefenni-Eğneş-Düger-Burdur Gölü-Baladız-Uluborlu
3. yol Gölhisar’ı Ege ye bağlıyor.
Kibiyra-Karaağaç-Laodikya (Denizli)
4. yol kendi aralarında
Kibiyra-Bubon-Balbura-Oneoanda
Romaya ikiye ayrılınca Kabalia Bizans sınırları içinde kalıyor. Malazgirt savaşı ile Anadolu’ya Türkmen akını başladığında , Gölhisar’ın dağlık yörelerini Kınalı aşireti seçiyor ve Selçukluların himayesine giriyor. Moğol saldırısı ile bağımsız olduklarında ise çevre topraklarını eline geçiren Hamitoğulları beyliği ile karşılaşıyorlar. Hamit Beyi , Dündar Bey , kardeşi Mehmet Beyi Gölhisar’a vali olarak gönderiyor. Meşhur Arap Seyyahı İbni Batutan’ın Gölhisar’a geldiğinde karşılaştığı Mehmet Bey (Gölhisar Beyi) bu kişidir. 1.Murat’ın Osmanlılara bağlanması, onun şehit olmasıyla son buluyor.Fakat ceza olarak 1.Beyazıt eyalet merkezinin yerini değiştiriyor.
Şah Kulu ayaklanmasında adını duyuran Gölhisar , 1850 yılına kadar Burdur ile birlikte Konya Vilayetinin Isparta Kaymakamlığına bağlanır. Artık sönük bir hayat sürer.
1851’de Burdur , Konya’ya bağlı kaymakamlık olunca Gölhisar’ı kadılar yönetir ve kaza merkezi olur.
Cihannümaya göre , bu yıllarda Gölhisar sönüklüğünden dolayı eşkiyanın uğrak ve yatak yeri olur. Bu gerekçeyle kalesi yıktırılır ve kaza merkezi Bölgepınar’a (Dengere) taşınır.
1867 de idari yeniliklerlede , Armutlu nahiyesini Tefenni ye bağlanır.1953’te ise Armutlu nahiyesi Horzum Köyü ile birleşip, Gölhisar Kazası bu günkü merkez ilçeliğine kavuşur.